Bırakın Max İçeri Girsin (#LetMaxIn)
Sosyal medya paylaşımlarının viral olması nedir bilmeyen kalmamıştır eminim. Hani şu virüssel anlamında kullanılan, isteğimiz dışında yayılan, kontrolsüz ve hızlı viruslere gönderme yapan “viral” kavramı, pazarlama, reklam sektöründe kullanılmaktadır. bizim patladı gitti dediğimiz argo deyim.
Lütfen kediyi içeri almayın. Adı Max, Max iyi-hoş bir kedi. Max’in sahibi onun kütüphaneye girmesini istemiyor. Biz de onu kütüphaneye almak istemiyoruz. Max kütüphanede durmak istiyor. Lütfen Max’in kütüphaneye girmesine izin vermeyin…
Amerika Minnesota’da bir kütüphane camındaki duyuruda tam olarak bunlar yazıyordu. Bir üniversite öğrencisi telefonu ile bu duyurunun fotoğrafını çekti ve sosyal medyada paylaştı. Paylaşımı gören herkes çok güldü, dalga geçtiler, Max’in okuma özgürlüğü için yorumlar yaptılar, şiirler yazdılar, karikatürler ve hatta kütüphane giriş kartı çizdiler. (Bu alana komik paylaşımların çevirileri gelecek) Dilden dile paylaşıldı Max, yaklaşık 2hafta sonra paylaşım ve beğeniler Facebook, Twitter, Reddit, Instagram ve daha pek çok dijital hatta basılı mecrada yayınlandı, 5milyonu aşkın insanın empati ve sevgisini kazandı. İlan yazısı, ikonu, içeriği ve söz konusu kedimiz asıl oğlan Max ile viral oldu.
Peki sizce neydi bu duyuruyu bu kadar ünlü yapan, hiç bir reklam aracı kullanmadan organik olarak dünya çapında ünlü eden? WashingtonPost, New York Times gibi gazetelerde çıkmış ve hatta televizyonda haberlere ve talk showlara malzeme olan ünlü bir viral paylaşım haline geldi bir şekilde. İsterseniz siz buna yine insanların kedi paylaşımlarına karşı koyamadıklarını söyleyin ya da tamamen rastlantısal bişey deyin. Peki kim yaptı bu ilanı, kim tasarladı ikonunu. Doğrusu hikayenin bundan sonrası biraz daha ilginç. Kütüphane çalışanı Chris Schommer, ikonların içeriği güçlendirdiğine inanan eski bir 3D tasarımcı ve tasarım işlerine aşina bir kütüphaneci. Chris, kütüphane camına asılacak olan bu duyuruyu hazırlamak için girer internete ve ücretsiz olarak indirdiği bir kedi ikonunu iliştiriverir duyuru mizanpajına. İkonun tasarımcı zat ise nacizhâne benim efenim. İkonum çok süper demiyorum ama duruma uygun ve hani cuk oturmuş derler ya öyle olmuş cidden.
Ne benim ne de kütüphanecimiz Chris’in durumdan haberi yok tabi, ilan almış yürümüş paylaşımlar 1M olmuş sonra Chris’e söylemişler senin ilan ve Max viral oldunuz diye. Chris de işler ciddiye binince beni bulup haber vermek istemiş, benim de öyle haberim oldu yani maalesef aaa bu benim ikon yahu deyip internette dolaşan viral içeriği henüz görmemiştim ben. Chris de, Max’e ve bu hikayeye bunca ilgi ve alakayı gösterenleri daha da mutlu etmek için duyurunun devamı niteliğinde bir çocuk kitabı yazmak istediğini, kitap çizimlerini ise benim yapmam için teklifte bulundu. Ben de tabiki bu teklifi geri çevirmedim. Aynı gün bizimle röportaj yapmak isteyen gazeteciler peyda oldu, onlarla röportajlar yapıldı benim, Max’in ve Chris’in isimleri gazetelerde, viral olan orijinal duyuru ile birlikte boy gösterdi. Chris şimdilerde kitabı yazmakla meşgul ben ise çizimlere başladım. LetMaxIn.com adında bir websitesi açıp kitap ile ilgilenen kişilerin maillerini topluyoruz ki kitap yayınlanınca onlara haber verebilelim diye. Mutsuz kedi orijinal ismindeki Max’e mal olan ikonlarımı kullanarak tasarımlar yaptım ve bu tasarımları eşyaların üzerine bastırıp satarak hayvan barınaklarına bağış yapmaya ve kitabın giderleri için kullanmaya karar verdik. Siz de bu projeye destek vermek isterseniz linkini açıklamalar kısmına iliştiriyorum. Çünkü hayat paylaştıkça güzelleşiyor ve paylaştıklarımız çoğalıyor.
Tamamen ücretsiz olarak indirilebilen ikonlarımı da the noun project websitesinde herkes ile paylaşırken hiçbir beklentim yoktu, hatta aklımda hiç bu ikonların ya da benim ünlü olacağım vb gibi hayaller bile yoktu. Siz de paylaşın her neyiniz varsa; ekmeğinizi, sevginizi, paranızı maddiyatınız yoksa umudunuzu, bilginizi, tasarımlarınızı, içinizi ısıtan kıpır kıpır yapan ne varsa paylaşın; asla eksilmezsiniz tam tersine artarsınız, çoğalırsınız, birlikte büyürüz, birlikte çoğalırız. Her dinlediğimde kendimi peri masalında gibi hissettiğim bir Nil Karaibrahimgil bestesi der ki: ‘Bendeki bana yeter, hatta artar bile’ dünyanın en güzel felsefesidir. Birinden bir şey isteme. Onun yerine birine bir şey ver. Bak neler olacak seyret sonra…
İkonlar ile ilgili daha ayrıntılı bir yazı okumak isteseniz ikonların gücü adına adlı blog yazımı ziyaret edebilirsiniz. Bu yazıyı beğendiyseniz sosyal medyada paylaşmayı ve henüz youtube kanalıma abone olmadıysanız gelecek videolardan haberdar olmak için abone olmayı unutmayın. Sonraki yazılarda yine bilgiyi paylaşmak ve birlikte büyümek üzere…